Tarihi ve sanatsal önemi büyük şehirlerimizden Ankara, yepyeni bir Cumhuriyetin inşasının modern başkenti olma özelliğinin ötesinde antik dönemler için de önemli bir merkezdir. Roma’nın en büyük imparatorlarından Augustus’un bizzat kendisinin yazdırdığı Res Gestae Divi Augusti[1] yazıtının orijinal kopyalarından biri Ankara’nın göbeğinde, Altındağ’da bulunmaktadır. Aynı şekilde M.Ö 2.yy’dan kaldığı tahmin edilen antik Roma tiyatrosunun açığa çıkarılma çalışmaları da Ankara Kalesi’nin aşağısında, Ulus semtinde sürdürülmektedir. Ankara, tarihi pek çok kalıntıya ev sahipliği etmektedir ve Ankara Kalesi bunların başında gelir. İçerisinde gezinirken tarihi pek çok dokuya şahit olmak mümkündür. Ankara’nın ileri gelen müzelerinin bir kısmı Kale merkezinde bulunmaktadır. İçlerinden en yenisi ise antik Galatya’nın köklü toprakları içerisinden bir hikâye sunmaktadır bizlere: Erimtan Arkeoloji ve Sanat Müzesi. Erimtan Müzesi Ankara şehrinin tarihi kimliğini hatırlatan nitelikte bir müze olmanın yanı sıra modernist tasarımının içerisinden Antik Roma’ya doğru bir yolculuğa çıkarmaktadır ziyaretçilerini.
Ankara Kalesi’nin inşa tarihi tam olarak bilinmemekle beraber Hitit dönemine uzandığı düşünülmektedir. Hitit, Roma, Bizans ve Selçuklu dönemlerine şahitlik eden kale, iç kale ve dış kale olarak yaklaşık kırk üç dönümlük bir alana yayılmaktadır[2]. Kale içerisinde dolaşmak bir nevi kentin geçmişine tanıklık etmektir. Anadolu Medeniyetleri Müzesi, Koç Müzesi ve Erimtan Müzesinin yanı sıra kale kendi içerisinde yaşayan bir organizmadır. Otantik görünümlü restoranlar, dükkanlar, pasajlar eski Ankara evlerinin dokusu arasında kendine özgü bir dil edinmiştir. Kalenin kale dışına taşarak kendi içerisinde bir mekâna dönüşmesi Romalıların Galatya’yı (günümüz Ankara’sını) kuşatmasından sonra gerçekleşmiştir. Kale’ye gitmek Ankara’nın tarihi kimliğine adım atmak demektir. Galatya topraklarının bulunduğu bu taş kaplı sokakların tam merkezinde yer alan Erimtan Müzesi ise koleksiyonuyla beraber bu hikâyeyi bir adım öteye taşıyarak ziyaretçilerine antik Roma’nın kapılarını aralamaktadır.
Erimtan Arkeoloji ve Sanat Müzesi Yüksel Erimtan’ın özel koleksiyonunu sergilemek amacıyla kurulmuştur. Yüksel Erimtan özellikle doksanlı yıllardan itibaren Türkiye’deki kültür varlıklarının korunmasına çok sayıda katkısı olmuş önemli iş insanlarımızdandır. 1996 yılında Kültür Varlıkları Koleksiyoncular Derneğini kuran Yüksel Erimtan’ın çalışmaları, 2009 yılında Yüksel Erimtan Kültür ve Sanat Vakfı çerçevesinde kurumsallaşmıştır. Vakfın harikulade koleksiyonu 2015 yılında Erimtan Arkeoloji ve Sanat Müzesi adı altında yapılaşarak ziyaretçilerle buluşmuştur[3].
Kale merkezi üzerine inşa edilen Erimtan Müzesi, temel dokusunu kale meydanındaki üç eski Ankara evinden almaktadır. Binanın mimarları Ayşen Savaş, Can Aker ve Onur Yüncü tasarımlarının çıkış noktasının Bauhaus öğretisinden doğan bütüncül mimarlık olduğunu dile getirmektedirler[4]. Başka bir deyişle Erimtan Müzesi salt bir bina tasarımının ötesinde bulunduğu sokaktan taşıdığı logoya, sergi alanlarından dış cephesinde kullanılan malzemeye, merdiveninden duvarlarının rengine kadar bütün olarak ele alınmış bir dizayn olarak öne çıkmaktadır. Tasarımı baştan aşağıya tek tek düşünülmüş olan bina, eski Ankara evlerinin mimari ve tarihi dokusunu koruyarak var olduğu çevrenin organik bir parçası olurken aynı zamanda modern bir bakış açısı getiren tasarımıyla Kale merkezine yeni bir soluk katmaktadır. Yalın ancak bir o kadar etkileyici bir yapı ortaya konmuştur. Bu nedenledir ki, müzenin kapısına doğru ilerlerken akılcı sadeliğin ve bütünselliğin mimari zeminde yükseldiğine tanıklık etmemek elde değil.
Erimtan Arkeoloji ve Sanat Müzesi, Yüksel Erimtan’ın koleksiyonlarından oluşan bir envantere sahiptir. Bu koleksiyon çoğunlukla Geç Helenistik ve Roma dönemi olmakla beraber Urartu, Hitit, Asur, Akhamenid, İlhanlı ve Bizans dönemlerine ait objeleri de kapsamaktadır. Müze broşüründe de belirtildiği üzere koleksiyonun neredeyse tamamı Anadolu kökenli eserlerden ve objelerden oluşmaktadır. Özellikle bir alt sokakta bulunan Anadolu Medeniyetleri Müzesi’ni gezdikten sonra Erimtan’ın koleksiyonuna göz atmak ziyaretçilere nefes aldırmaktadır. Bunun nedeni ise büyük çoğunlukla sergi düzeninin derli toplu olması ve ziyaretçiyi yormayan bir anlatıma sahip olmasıdır. Giriş katının aşağısından ana aksa bağlanan serginin büyük bir bölümü Geç Helenistik ve Roma dönemlerine ait eserlerden oluşmaktadır. Belirli bir tema ya da konu olmaksızın farklı objeler kendi içerisinde ahenkle sergilenmektedirler. Binanın yapısı ve sergi düzeninin renk seçimi, aydınlatması ve küratöryel dokunuşlar ziyaretçilere havadar bir ortam sağlamaktadır. Sergi, birbirinden farklı temalar içerisinde seçim yapmaksızın serbestçe gezilebilmekte. Roma cam örnekleri, antik Roma gastronomisi ve mutfak eşyaları, kozmetik eşyaları, Feyyum portreleri, ölülerin üzerlerinden çıkan takılar, sikke koleksiyonu, yüzük koleksiyonu, takılar ve figürinler sergiyi oluşturan objeler arasında yer almakta. Bir temadan başka bir temaya atlarken ziyaretçi kafa karışıklığı veya kopukluk yaşamıyor, zira bağımsız olarak her sergi objesi birbirleriyle uyum içerisinde. Bunu sağlayan en büyük özellik, sergileme tekniklerinin akıllıca seçilmiş olması. Örneğin, didaktik tarihi açıklamalar yerine öyküsel anlatımın tercih edilmesi ziyaretçinin merakını perçinlemekte, bilgileri yorulmadan okumasını sağlamaktadır. Roma cam örneklerinin doğru ışıklandırmayla sergilenmesi, sergi camının üzerine objeleri kapatmayacak şekilde yerleştirilmiş video açıklamaları, çekmeceleri açarak inceleyebileceğiniz figürinler, Feyyum portrelerinin her biri için o dönemin Yunan ve Roma papirüslerinden seçilmiş mektuplar[5], kimi yerlerde kullanılan şiirler[6] ve sesli anlatımlar[7] sergiye hikayesellik katarak ziyaretçileri içine çekmekte. Öyle ki, Eski Roma gastronomisi ile ilgili olan giriş merdiveninin hemen yanındaki bölümde antik Roma yemeklerinin tariflerini bulmak mümkün. Böylelikle adeta antik Roma’da ve serginin ilerleyen bölümlerinde antik Yunan’da ziyafete katılmakta, o dönemin günlük hayatlarına bir nebze dahi olsa tanıklık etmekteyiz.
Ana kısımdaki sergiden yukarıya doğru çıkıldığında Urartu, Hitit, Akhamenid Pers, İlhanlı ve Bizans objeleri görmek mümkün. Bu alandaki objelerin sergilenişi mimari tasarım ile birbirlerini tamamlar nitelikte. Bazı vitrinlerin duvar ile bütünleşmesi, tasarımın sergi alanından ayrı düşünülmediğinin fiziki kanıtını oluşturmakta. Böylelikle sergi içerisindeki devinim kendiliğinden gerçekleşmektedir. Binanın en alt katında ise Can Akgümüş’ün küratörlüğünü üstlendiği “Büyücü ve Bahçe” sergisini gezmek imkânı bulunmakta. Antik çağda bir gün geçirdikten sonra insanı günümüz modernizminin sorgulamalarına geri döndüren bu sergi, mekân içerisinde tezatlıklar yaratmakta. Ancak bir üst kattaki bütünsellikten sonra küratörün anlatımı olmadan çıkarım yapmanın zor olduğu sergi alanı kalıcı koleksiyonun yanında havada kalmış hissi yaratmıyor değil. Serginin ana teması ve açıklamaları ziyaretçiyi içine alacak yeterlilikte değil. “Büyücü ve Bahçe” etkileyici adının yanı sıra sergiden çok birbirinden kopuk çağdaş eser gösterimi hissi yaratmakla yetinmekte. Bu sergi, her ne kadar sergileme tekniği açısından zayıf bulunabilirse de klasik objelerden çok güncel sanat örnekleri görmek isteyen ziyaretçileri memnun edebilecektir. Öte yandan, sergi on üç farklı çağdaş sanatçıyı tanımamızı sağlamakta: Ahu Akgün, Anıl Saldıran, Can Pekdemir, Ebru Sargın, Erinç Seymen, Erol Eskici, Gökhun Baltacı, Kazım Şimşek, Nadide Akdeniz, Nermin Kura, Sibel Horada, Tayfun Gülnar, TUNCA. Sanatçıların eserlerini büyücü, bahçe, üretim ve dönüşüm kavramları üzerinden incelemekteyiz. Başka bir perspektiften düşünmemiz gerekirse, antik objeler koleksiyonun hemen ardından çağdaş sanata atılan bu adım, arkeoloji ve sanat kavramlarına zamanlar arası bir çerçeveden bakmamızı sağlamakta.
Erimtan Arkeoloji ve Sanat Müzesi, Ankara ziyaretçilerini kentin antik tarihini tanımaya çağırmakta, Galatya topraklarından farklı uygarlıkların hayatlarına atılan bir adım sunmaktadır bizlere. Arkeoloji veya sanata ilgisi olmayanların dahi keyif alabileceği ferah anlatımıyla modern mimarinin içerisinden tarihe açılan bir kapı görevi gören Erimtan, Ankara’nın antik kimliğini tanımak isteyenler, tarihi kalede vakit geçirmek isteyenler için güzel bir fırsat. Serginin kalıcı koleksiyonu Pazartesi dışında haftanın her günü ziyaretçilerini beklerken “Büyücü ve Bahçe” sergisi 31 Ocak’ta sona ermiş bulunmakta.
[1] İlahi Augustus’un İcraatları [2] http://www.ankarakalesi.com/index.php?option=com_content&view=article&id=16&Itemid=4 [3] https://erimtanmuseum.org/tr/muze [4] https://erimtanmuseum.org/storage/img/content/J7v/tarihin-izini-surmek-erimtan-muzesi.pdf [5] Select Papyri: Private Affairs, Loeb Classical Library. [6] Örneğin Romalı Şair Marcus Valerius Martialis’in Nükteli Sözleri [7] Ses şemsiyesi teknolojisi, “Müzede Öne Çıkanlar,” Erimten Arkeoloji ve Sanat Müzesi Kataloğu
Comments